Meram'ın En Özel Misafirleri!
Meram'ın Hak dostu, gönüller sultanı Mevlâna Celâleddin Rûmî'nin hayatında ve hatıratında çok özel bir yeri var. Her bir karışında Mevlana'nın hatıralarını saklayan Meram'da bulunan Sadreddin Konevi, Ateşbaz-ı Veli, Tavusbaba, Fahrünnisa Hatun gibi pek çok Mevlana dostu, yoldaşı, arkadaşı ve talebeleri bugün de türbelerinde ziyaretçilerini bekliyor.
MEVLANA MUTFAĞINI AŞKLA YOĞURAN AŞÇI ; ÂTEŞ-BÂZ
Adı İzzeddin oğlu Şemseddin Yusuf. Sultanu’l-Ulemâ’nın kutlu kafilesi ile birlikte Konya’ya gelip yerleşenlerden biri olan Ateşbaz-ı Veli, Mevlâna Dergâhı’nın mutfağında aşkla hazırlardı yemeklerini. Aşı, yemeği sadece aşk âteşiyle pişirmemiş aynı zamanda dergahın mutfak düzenini koruyup kollamıştı yıllarca. ‘Âteş-bâz’ Farsça, ‘Ateşle meşgul olan, oynayan’ anlamında. Bilen bilir, Mevlevî mutfağı, sadece yemeklerin hazırlandığı bir mekan değil başlı başına bir terbiye ekoludür. Genelde sâde, mütevazi sofra ve tek kap yemek. Günde iki öğün somad; biri kuşluk biri ikindi sonu. Önemli günlerde ise biraz tatlı. Mevlevîlikte mutfak, matbahtır. Orada kazanda aş pişerken, “Saka Postu”nda da nevniyaz pişer, olgunlaşır.Ama mutfağın çok önemli ve büyük bir görevi var. Mevlevîliğe intisap sevdasına düşenlerin ruhî liyakati Âteş-bâz Velî tarafından burada denemeden, sınavdan geçirilip ölçülüyor. Âteşbâz-ı Veli’nin Türbesi, Meram’da kendi adını taşıyan sokakta. Mahallenin olmasa da semtin adı da çok manidardır; ‘Aşkan’ yani ‘Aşıklar.’
MEVLANA’YI SIRTINDA OYNATARAK BÜYÜTMÜŞ BİR VELİ; CEMEL ALİ DEDE
Aslen Maveraü’n-Nehirli. Mevlâna’nın lalası, bakıcısıdır. Sultan’a adanmış bir ömür. Sultanu’l-Ulemâ ile birlikte hicret ederek Konya’ya gelmiş. Tevazuun, mahviyetin ve diğergâmlığın mücessem timsali. Mevlâna’mıza çocukluğunda “deve (cemel)” taklidi yaparak sırtında taşıyıp, oyaladığı için “Cemel Ali Dede” diye anılmış. Mevlâna’mızın hayatında, Mevlevî kültüründe, dervişler arasında Mevlevîlerin Meram’ında müstağni bir yeri ve değeri var. Türbesi Meram Yeni Yola paralel ve Dere Yolu üzerinde; Turut Mevkii’ndedir. Türbeye bitişik mescit vardır. Türbedeki yedi sandukadan birisi Cemel Ali Dede’ye, diğerleri¬nin ise zaviyede şeyhlik yapmış zatlara ait olduğu tahmin edilmektedir. Mevlâna’nın Meram’da sık sık geziye çıktığı bölgelerden birisi olan bu yöredeki mescit ve türbe, yakın bir zamanda aslına uygun şekilde restore edilmiş, bahçesi de düzenlenmiştir.
MEVLANA’NIN CENAZE NAMAZINI KILDIRMASINI VASİYET ETTİĞİ BÜYÜK ALİM; SADREDDİN KONEVİ
Esas ismi Eb’ül Me’ali Muhammed bin İshaktır. Babası İshak Efendi kendisi gibi büyük bir alim ve Anadolu Selçukluları nezdinde itibarlı ve mevki sahibi bir zattır. Aynı zamanda ünlü mutasavvıf Muhyiddin Arabi’nin de yakın dostudur. Babasını küçük yaşlarda kaybemesinin ardından Küçük Sadreddin, Şeyh’ül-Ekber Muhyiddin-i Arabi Hazretleri’nin terbiye ve tedrisi altına girdi ve iyi bir tahsil gördü. Muhyiddin-i Arabi ile birlikte Halep ve Şam’a gitti ve devamlı onun derslerini takip etti. Hac dönüşü Konya’ya yerleşen Sadreddin-i Konevi, şimdiki türbesinin bulunduğu yerde ikamet etti. Konya’da binlerce talebe yanında pek çok da hikmet ve tasavvuf ehli kimseler yetiştirdi. Mevlana’nın da kendisinden feyz aldığı rivayet olunur. Ahmet Eflaki, Menakıb’ül-Arifin isimli eserinde Mevlana ile aralarındaki münasebet ve dostluğa ait pek çok menkıbe nakleder. Mevlana, cenaze namazının Sadreddin-i Konevi tarafından kılınmasını vasiyet etmiştir. Vasiyeti gereği Şeyh Sadreddîn-i Konevî, cenaze namazını kıldırmak için tabutun önüne geçince, teessüründen hıçkırmaya başladı, bayılacak gibi oldu. Kollarına girip kendisini geriye çektiler. Onun yerine Kadı Sirâcüddîn geçerek namazı kıldırdı.
MEVLANA SOHBETLERİNİN MÜDAVİMİ BİR KADIN VELİ; FAHRÜNNİSA HATUN
Fahrü'n- Nisa Hatun, Hz. Mevlana zamanında Konya'da yaşamış bir hanım velidir. Esas adı Nizam Hatun olan bu hanım, Hazret-i Mevlâna’nın kadın talebelerindendir. Dindar ve çok sadık bir hanımdı. Zamanın Rabia'sı idi. Dünyanın uluları ve gönül sahibi arifler adı geçenin mütekidi idiler. O daima Mevlana Hazretleri’nin sohbetinde bulunurdu. Hazret-i Mevlana da çok defa onu görmeye giderdi. Fahrü'n- Nisa Hatun şimdiki Çaybaşı mahallesinde kendi adıyla anılan bir sokakta mütevazi bir evde yaşadı ve burada vefat etti. Evinin yanında hanımlarla sohbet ettiği ve gelen misafirleri konuk ettiği bir zaviyesi olduğu tahmin edilmektedir. Türbesi de buradadır.
GİZEMLİ VE SIRLARLA DOLU BİR MÜRİT; TAVUSBABA
Tavus Baba kimdir? Bir şeyh midir, yoksa bir kadın ermiş midir? Hâlâ tam olarak bilinmemektedir. Tavus Baba ‘Hatamu Dede Zaviyesi’ şeyhlerinden birinin olması çok muhtemeldir. Tavus Baba’nın asıl adı Mehmet, memleketi Hindistan’dır. Anadolu Selçuklu sultanlarından Rükneddin Süleyman ve Alâeddin Keykubat dönemlerinde yaşamıştır. O dönemin meşayihindendir. Selçuklu sultanlarının kültür adamları ile tasavvuf erbabına gösterdikleri hürmetten dolayı Konya’ya gelip yerleşmiştir. Doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir. Tavus Baba Türbesi'nde bulunan kitabede Tavus Mehmet El- Hindi yazmaktadır. Tavus Baba Türbesi olarak bilinmesine rağmen içinde yatan zatın kadın mı yoksa erkek mi olduğu net olarak bilinememektedir. Hz. Mevlana sıcak yaz gecelerinde Meram'ın muhtelif semtlerinde bulunup Meram tepesinde sohbet ve zikirler ile meşgul olurmuş. Yine böyle gecelerden birinde her gece etrafa yayılan rebab sesi duyulmaz olmuş. Hz Mevlana ise sesin neden kesildiğini merak edip oraya birkaç kişi yollamış. Gidenler bir de ne görsünler kapısı açık olan kulübede bir yığın tavus tüyünden başka hiç bir şey yok. Sonrasında ise hiç kimse ne olup bittiğini anlayamamış. Hz. Mevlana kulübenin bulunduğu yere bir türbe yapılmasını emretmiş. Menkıbeye göre kadın olduğu biliniyor, fakat Bektaşiler ona Tavus Baba dedikleri için türbenin ismi Tavus Baba Türbesi olarak kalmış.
MEVLANA’NIN ‘İLMİN DENİZİ’ DEDİĞİ ALİM; HOCA AHMET FAKİH
Horasan'dan Konya’ya göç eden erenler arasındadır. Ahmed Fakîh daha küçük yaşlardayken, Mevlânâ O'nu yolda gördüğü zaman "ilmin denizi" geliyor diye kendisine atıfta bulunurmuş. Bu da Mevlânâ'nın bir kerâmeti olarak nitelendirilmektedir. Hoca Ahmed Fakih ya da Sultan Hoca Fakih adları ile bilinen Ahmed Fakih tasavvuf şairidir. Fıkıh ilmiyle uğraştığı ve Mevlânâ'nın babası Bahâaddin Veled'den fıkıh dersi almasından dolayı ismi Ahmed Fakîh olmuştur. Rivâyetlere göre, Ahmed Fakîh daha küçük yaşlardayken, Mevlânâ O'nu yolda gördüğü zaman "ilmin denizi" geliyor diye kendisine atıfta bulunurmuş.
Meram’da ki Mevlana ve Mevlevi izleri sadece bunlarla sınırlı değil elbet. Yine Meram konakları arasında en güzelleri Mevlevi Çelebilerinindir. Yazın Meram’daki “Çelebi bağı”nda yapılan âyin-i şerif ve sohbetler son derece rağbetli. Çelebilerin kaldığı konaklar, Çelebi bağının bulunduğu Cemel Ali Dede Ma’muresi ve Tavus Baba civarında, Eskiyol üzerinde, Meram çayı kıyılarında. Yeşile, suya nâzır; bağlık, bahçelik Yıldız Köşkü ile Köyceğiz köşkü en ünlüleri. O unutulmaz günlerin şahidi Meram türbelerle birlikte ziyaretçilerini bekliyor.