Konya Selçuklu’da 4 katlı bir binanın çökmesi, hepimize bir kez daha ülkemizin bina güvenliği konusundaki kırılganlığını hatırlattı.
Ne yazık ki enkazdan sağ kurtarılan 3 kişinin yanında, iki vatandaşımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Bu olay, sadece bir bina çökmesi değil; aynı zamanda ihmallerin, denetimsizliklerin ve belki de unutulmuş sorumlulukların bir yansıması.
Olayla ilgili detaylar netleşmese de, çöküşe dair ilk akla gelen sorular kolon kesimi, tadilat hataları ya da eski yapıların yetersizliği üzerine yoğunlaşıyor.
Selçuklu’daki bu bina, 1994 yılında inşaat ruhsatı almış ve 30 yıldır kullanılan bir yapı. Ancak bu süre içinde binanın durumuyla ilgili herhangi bir şikayet ya da uyarı olmadığı belirtiliyor.
Bu bize şu soruyu sorduruyor: “Herhangi bir şikayet olmaması, her şeyin yolunda olduğunu mu gösteriyor?”
Bir binanın güvenliğinin sadece inşaat ruhsatıyla başlaması ve bitmesi, bizleri defalarca hayal kırıklığına uğrattı.
Deprem kuşağında bulunan bir ülkede yaşıyoruz ve binalarımızın sadece inşa edildiği dönemin standartlarına uygun olması yeterli değil.
Bu standartların, modern gerekliliklerle sürekli güncellenmesi ve düzenli denetimlerle desteklenmesi gerekiyor.
Tadilatlar ve Kolon Kesimi İddiaları
Olayla ilgili gündeme gelen iddialardan biri de zemin katta yeni açılan bir balıkçı dükkanında yapılan tadilatlar.
Henüz bu konuda net bir bilgi olmamakla birlikte, halk arasında en sık duyduğumuz iddialardan biri de “kolon kesimi.” Bu tür söylentiler, ülkemizde tadilat süreçlerinin ne kadar kontrolsüz ve keyfi yapıldığını açıkça gösteriyor.
Yetkililerin, bu iddiaların doğruluğunu hızla ortaya çıkarması ve bir an önce tedbirler alması gerekiyor.
Bir Çöküşün Ardından Ne Yapmalıyız?
Bu tür trajedilerin ardından toplum olarak genelde “bir daha olmaması” temennilerinde bulunuruz.
Ancak unutmak, tekrarlayan kayıpları da beraberinde getirir.
Bu olaydan gereken dersleri çıkarabilmek dileğiyle…